
Çin, dünya üzerindeki en büyük sanayi kenevir üreticisidir. Sadece 2018 yılında 6.000.000 dekardan fazla alanda kenevir üretimi gerçekleştirilmiştir. Ancak gevşek iş kanunları ve yetersiz çevre düzenlemeleri nedeniyle Çin’de üretilen kenevirin çevresel sürdürülebilirliği ve toksik seviyesi belirsizliğini korumaktadır. Çin’de üretilen kenevirin yalnızca küçük bir kısmı kumaş üretimi için kullanılırken, büyük çoğunluğu yakıt, kağıt veya diğer endüstriyel ürünlerin üretimi için değerlendirilmektedir.
Fransa, sanayi kenevir üretiminde dünyada üçüncü sıradadır. Kanada, Avusturya veŞilli ise üretim yoğunluğu açısından listenin üst sıralarında yer almaktadır. Günümüzde dünya genelinde 30'dan fazla ülke endüstriyel kenevir üretmektedir ve ABD’de üretim giderek artmaktadır.

Kenevir lifi, insanlık tarihinin en eski ve en önemli tekstil malzemelerinden biri olmuştur. Arkeolojik kayıtlar, kenevir tarımının M.Ö. 2700 yılına kadar uzandığını göstermektedir ve binlerce yıl boyunca bu bitkinin kabuk lifleri kumaş, yelken bezi, halat ve çeşitli tekstil ürünlerinin üretiminde kullanılmıştır. Örneğin, yelkenli gemiler çağında gemiler düzenli olarak kenevir halatları ve yelken bezleri ile donatılırdı (Kolomb’un 1492 seferi onlarca ton kenevir lifi taşıyordu).
20 yüzyılın başlarında kenevir geniş çapta yetiştirilmekteydi; ancak yüzyılın ortalarına gelindiğinde bu önemini yitirmeye başladı. Petrol bazlı sentetik lifler (naylon, polyester vb.) çok daha ucuza üretilebilmekteydi ve sanayi çevreleri tarafından güçlü biçimde teşvik edildi; örneğin, ABD Hazine Bakanı Andrew Mellon, kısmen kenevirle rekabet etmek üzere DuPont’un yeni naylonuna büyük yatırımlar yaptı. Aynı zamanda, 1937 tarihli Marijuana Vergi Yasası gibi uyuşturucu karşıtı politikalar, endüstriyel keneviri uyuşturucu içerikli kenevirle karıştırarak yüksek vergiler ve kısıtlamalar getirdi. Bu durum kenevir tarımını caydırdı ve çok sayıda işleme tesisinin kapanmasına yol açtı. Sonuç olarak, 20. yüzyılın sonlarına doğru dünya genelinde kenevir tekstil fabrikalarının büyük bölümü kapandı ve kenevir yetiştiriciliği birçok ülkede yasaklandı ya da ciddi şekilde sınırlandı.



Kenevir kumaşı üretmek, pamuk kumaşı üretmekten daha pahalı değildir. Ancak, bazı piyasa faktörleri kenevir kumaşının üretim maliyetini artırmaktadır. Örneğin, pamuk çok daha büyük ölçeklerde üretildiğinden, hacim başına maliyeti daha düşüktür. Ayrıca, kenevir kumaşı piyasada henüz yeni bir ürün olarak görüldüğü için, perakendeciler çoğu zaman gerçekçi olmayan şekilde şişirilmiş fiyatlar talep etmektedir.
İronik olarak, kenevir lifi üretmek pamuk üretiminden daha basit, verimli ve çevre dostudur. Bu bağlamda, kenevir kumaşının maliyetinin pamuk kumaşlardan daha düşük olması beklenir. Sanayi kenevirinin ekimine ilişkin mevzuat daha makul ve tutarlı hâle geldiğinde, ayrıca kenevir pamuk karşısında kabul görmüş bir alternatif olarak değerlendirildiğinde, günümüzdeki fiyat dengesizliklerinin ortadan kalkması muhtemeldir.

Kenevir, nemli ve ılıman iklimleri seven, dönüm başına yüksek lif verimi sağlayan ve çok hızlı büyüyen bir bitkidir. Aynı miktarda topraktan, pamuğa kıyasla %250 ila %600 daha fazla lif elde edilebilir. Kenevir, ekildiği toprağı tüketmez; aksine toprağı iyileştirir ve bir sonraki ekim için verimli hale getirir. Derinlere inen güçlü kökleri sayesinde toprak erozyona karşı koruma sağlar.
Kenevir ayrıca karbon negatif bir hammadde olarak kabul edilir; yani büyüme süreci boyunca atmosfere saldığından daha fazla karbonu emer. Kenevir üretiminde genellikle pestisit gerekmez ve herbisit kullanımı da ihtiyaç duyulmaz. Binlerce yıldır insanlar tarafından kullanılan kenevir kumaşının çevresel sürdürülebilirliği yapılan bilimsel araştırmalarla ortaya konmuştur. Araştırmalara göre, kenevir üretimi pamuktan daha az arazi gerektirir ve çevreye nerdeyse hiç toksik madde salınımı yapar. Ayrıca, kenevir ekosistemde bulunan toksinleri emerek toprağı temizleyici bir rol üstlenebilir.

- Diğer tüm doğal liflere kıyasla çok daha dayanıklı ve güçlüdür.
- Gözenekli yapısı sayesinde nefes alabilir.
- Lif yapısı, yazın serin, kışın ise sıcak tutma özelliği sağlar.
- Isıya karşı dayanıklıdır.
- Solmalara karşı dirençlidir ve güneşten gelen UV ışınlarını filtreleyebilir.
- Hipoalerjeniktir; hassas ciltler için uygundur.
- Boyamaya uygundur ve doğal olarak parlak bir yüzeye sahiptir.
- Elastik toparlanma özelliği düşüktür; bu nedenle keten kumaşına benzer şekilde kolayca kırışır.
- Diğer kumaş türlerine göre başlangıçta daha serttir; ancak kullanım süreciyle birlikte yumuşar.

Bu durum 1990’larda, yeni bir “kenevir rönesansı” ile tersine dönmeye başladı. Bu dönemde Birleşik Krallık, Almanya, Avusturya ve İsviçre gibi birçok Avrupa ülkesi düşük THC'li endüstriyel kenevir türlerini yasallaştırdı; Kanada (1998) ve Avustralya da kısa süre sonra aynı yolu izledi. ABD’de ise 1990’ların ortalarından sonuna kadar olan dönemde birçok eyalet, kenevir araştırmaları ve pilot tarımı için yasal düzenlemeler yaptı (1999 itibarıyla deneme alanları kuruldu). Bu girişimler, lif işleme araştırmalarının ve küçük ölçekli üretimin yeniden başlatılmasına katkı sağladı.
Buna rağmen, modern kenevir lifi üretimi hâlâ malzeme ve teknoloji açısından çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır. On yıllarca süren atıl durum, özel hasat veya işleme makinelerinin büyük ölçüde ortadan kalkmasına neden olmuştur. Bugün pek çok üretici, kenevir liflerini “pamuklaştırmak” (lifleri kısaltıp yumuşatmak) zorundadır ki bu, geleneksel pamuk iplik makinelerinde işlenmelerini mümkün kılsın. Uygulamada, kenevir lifi pazarı hâlâ küçüktür ve büyük ölçekli tekstil üretimi için gerekli verim ve kaliteyi sağlamak adına yeni yatırımların ıslah, makineleşme ve işleme teknolojilerine yönelmesi gerekmektedir.

Türk tekstil sektörü, bölgenin en gelişmiş sanayilerinden biridir. Son teknoloji üretim tesisleriyle donatılmış olup, Türk ekonomisinin lokomotiflerinden biri konumundadır. Ancak mevcut üretim büyük ölçüde sentetik elyaflara dayanmaktadır; pamuk üretimi daha sınırlı, yün ise çok az kullanılmaktadır.
Kenevir karışımlı tekstil ürünleri üreten şirket sayısı oldukça azdır ve bu üretimlerin büyük kısmı, Çin menşeli kenevir lifleri kullanılarak yapılmaktadır. Yerli kenevir biyo kütlesinden tekstil üretimi ise henüz başlangıç aşamasındadır.
Büyük bir zorluk da, esas olarak tohum ve gıda üretimi amacıyla yetiştirilen kenevir bitkisinden elde edilen liflerin tekstil sektöründe kullanılabilir hale getirilmesidir. Bu dönüşümün sağlanabilmesi için mevsimsel kenevir mahsulünün bütüncül bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir ve araştırmacıların bu alanda teşvik edilmesi önemlidir.
%100 kenevir ipliği bulmak oldukça zordur çünkü yeterli hammadde mevcut değildir. Küresel üretimin %90’ından fazlası, farklı kalite seviyelerinde ürünler sunan Çinli tedarikçilerin elindedir. Kenevir bazlı tekstillere olan ihtiyaç artmakta olsa da, dünya genelinde yasa yapıcıların piyasayı yönlendirmesi ve desteklemesi gerekmektedir.
Teknolojik gelişmeler sayesinde, kenevirin doğal liflerinin ötesinde biyo kütleden daha fazla ürün elde etmek mümkün hale gelmiştir. Ancak, piyasa düzenleyicilerinden yeterli destek gelmeden, tekstil sektörünün daha sürdürülebilir üretim modellerine geçişi yavaş ilerlemektedir. Bu duruma benzer bir gelişme, elektrikli araç (EV) sektöründe de yaşanmıştır; geleneksel üreticiler yeni yatırımlarda geç kaldıkları için pazar paylarını kaybetmiş ve toparlanmakta zorlanmışlardır.

Kenevirin tekstildeki uzun süredir devam eden önemi tartışılmazdır; ancak 20. yüzyılda sentetik ikameler ve yasal yasaklamaların baskısıyla yaşanan gerileme ancak 1990’larda tersine çevrilmeye başlamıştır. Bu eğilim bugün de devam etmektedir—fakat daha gelişmiş malzeme ve işleme inovasyonlarına duyulan ihtiyaç, bu süreci kısıtlamaya devam etmektedir.