Türkiye'de Kenevir konusunda Haziran 2025 neler oldu?

Kenevir Yaprak ve Türk Bayrak

Haziran ayı boyunca kenevirle ilgili yaşanan son gelişmelere, özellikle tıbbi kenevir mevzuatına yönelik yeni ivme ışığında kendi görüşlerimle yanıt vermek istiyorum.

Haziran ayı boyunca kenevirle ilgili yaşanan son gelişmelere.

Haziran ayı boyunca kenevirle ilgili yaşanan son gelişmelere, özellikle tıbbi kenevir mevzuatına yönelik yeni ivme ışığında kendi görüşlerimle yanıt vermek istiyorum.KenevirOs’un iflası üzücüdür, ancak birçok açıdan en başından beri kaçınılmaz görünüyordu. Tarih bir kez daha kendini tekrar ediyor. 2020’li yıllarda kenevir sektörüne yapılan hatalı yatırımlar, son beş yıl içinde ikinci büyük çöküşe yol açmış durumda.

Benim kişisel gözlemime göre bu sonucun temel nedeni kötü  plansız yönetimdir—özellikle stratejik planlama eksikliği ve yetersiz proje uygulamaları. Sürekli tekrar eden temel sorun, derinlemesine bilgi eksikliği ve yetkin, sürdürülebilir yapılar kurulamamasıdır.

@cuneytozdemir ve @mu_ulker’in son dönemde yaptığı açıklamalar ve yayınlar—tıbbi kenevirin yasal çerçevesinin oluşturulması ve düzenlenmesine yönelik çabaları konu edinen—bir farkındalık yaratma adımı olarak değerlendirilmeli; ancak henüz somut ve uygulanabilir bir destek anlamına gelmemektedir. Burada eksik olan, yüzeysel yorumların ötesine geçerek meselenin özüne inen ciddi, araştırmaya dayalı gazeteciliktir. Kendilerine yalnızca Kenevir.network ’teki bilgi kaynaklarını daha çok okumalarını tavsiye edebilirim.

Konunun derinine inmeden, dünyadaki yayınları incelemeden yargıda bulunan bu görüşleri sorgularken, özellikle uluslararası gıda sektöründe tartışmalı bir üretici tarafından dile getirilen yanıltıcı iddialara da dikkat çekmek isterim.

Bu kişinin ve benzer düşünenlerin bilmediği ya da göz ardı ettiği bir gerçek var: Hollanda, kısa süre önce rekreasyonel kenevirin büyük ölçekli üretimine dair yasalarını yeniden düzenledi. 2025 itibarıyla, Hollanda’daki kafe tipi satış noktalarına yüksek kaliteli kenevir yalnızca devlet lisanslı üreticiler aracılığıyla sağlanabilecek. Bu sayede satışa sunulan ürünler, sıkı bir yasal denetime tabi olacak.

Şu sıralar yaygınlaştırılmaya çalışılan yanıltıcı bir iddia da, yasal düzenlemelerin ve piyasaya açılmanın kenevir kullanımını artırdığı yönünde. Oysa mevcut veriler bunun aksini göstermektedir: Özellikle tıbbi kullanımda olmak üzere, kontrollü ve yasal olarak düzenlenmiş bir pazarın uygulanması; halk sağlığı, ekonomi ve toplumsal faydalar açısından sayısız avantaj sunmakta ve neredeyse hiç ciddi dezavantaj taşımamaktadır.

Üstelik kenevir kullanımının, alkol ya da tütün gibi yüksek ölüm riski ya da bağımlılık potansiyeli taşımadığı da unutulmamalıdır. Buna karşılık, alkol ve sigaranın yasal olarak yaygın tüketimi, her yıl milyonlarca önlenebilir ölüme yol açmaya devam etmektedir.

Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, tıbbi kenevir gibi kontrollü maddelerin üretimi hali hazırda devletin kontrolünde yürütülmektedir; bu kurum, aynı zamanda opioid ilaçlar için de hammadde sağlayıcısıdır. Tıbbi kenevir, yeşil ve kırmızı reçeteye tabi ilaç sınıfına girecek olup, eczacılık mevzuatına ve dağıtım zincirine bağlı olarak piyasaya sunulacaktır. Bu altyapı sağlık sistemimizde zaten yerleşik ve işler durumdadır.

Bu çerçevede, Murat Ülker’in anlatısı, kenevirle ilgili geçmişte anlatılan ve artık geçerliliğini yitirmiş korku hikâyelerinin bir tekrarından ibarettir. Modern ve düzenlenmiş tıbbi kullanım gerçekliğini yansıtmamaktadır.

 

 

 

Bununla birlikte, Türkiye'deki hasta pazarı için tıbbi kenevirin yasallaşması, uzun süredir devam eden ve yasal erişim yolu bırakmayan düzenleyici çıkmazın bir sonucudur. Dönüm noktası, epileptik nöbetleri için Epidiolex kullanan çocukların ailelerinin açtığı davalarla geldi. Mahkemeler, birçok vakada hastaların lehine karar vererek devlet sağlık sigortasını kenevir bazlı ilaçların bedelini karşılamaya zorladı. Bu yargı kararları, daha fazla hukuki sürecin önüne geçmek isteyen yasa koyucular üzerinde baskı yaratarak ulusal bir yasal çerçevenin hazırlanmasına önayak oldu.

Bu düzenleme eksikliği, lisanslı bazı gruplara tıbbi kenevir üretimi için izin verilmiş olmasına rağmen, sektörün ilerlemesini altı aydan fazla bir süre boyunca fiilen durdurmuştu. Ancak artık daha mantıklı ve yerli pazara hizmet etmeyi hedefleyen bir bakış açısı şekilleniyor—ki bu pazar, belki de en değerli ve stratejik açıdan en önemli pazardır.

Tıpkı COVID-19 döneminde sokağa çıkma yasakları ve maske zorunluluğu nasıl kaçınılmaz hale geldiyse, CBD’ye yönelik düzenlemelerin geliştirilmesi de artık Türk yasa koyucular ve tüketici pazarı için kaçınılmaz hale gelmiştir. Artan talep, yükselen farkındalık ve değişen küresel standartlar doğrultusunda, bu konunun olup olmayacağını değil ne zaman olacağını konuşmak ve ivme kazandırmak en doğrusudur.

 

Önümüzdeki süreç oldukça hareketli—ve büyük olasılıkla heyecan verici—olacağa benziyor.  Ercüment Degidiben